20 Mayıs 2016 Cuma

Kadınlara İthafen

''Kadın olmak ne zor bu ülkede'' diye bir yorum yazmış çok sevdiğim bir blogger arkadaşım. Öyle çok zor düşününce. Omuzunda kendisinin dışında sevdiklerinin de yükünü kendi yükü gibi taşıyan fedakar yegane varlık. Ama her kadın kadın değil bence. Yani o sıfatta değil..
  Düşünsenize bir;
  O haberlerde izlediğimiz masum yavrulara işkence eden bakıcılara kadın denilebilir mi?
  Sonra masum olan veya olmayan aile babalarını, evli adamları ayartan fahişeler kadın mı? Bir kadına en büyük kötülüğü yapan yine başka bir kadın. Ama bence o da kadın değil.
  Kendi mutluluğu için başkasının mutluluğuna göz dikmiş varlıkların hiç biri kadın değil. Sadece nefes alan bir et parçası onlar. Kadın özel, değerli, narin, güçlü, iradeli, naif, kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına yapmayan, karakterli, akıllı,cesaretli, kendisine güvenen, en takdire şayan varlıktır. Ve arkadaşımında dediği gibi bu canlıların arasında kadın olmak ve dahası insan olmak gerçekten çok zor..







7 Mart 2016 Pazartesi

Kimdir Kadın?


Kimdir bu kadın?
Nedir?
Birilerinin başına taç yaptığı, birilerinin itip kaktığı?

İnsandır kadın, annedir, çocuktur, sevgidir, aşktır, güçtür.
Tek başına her şeyin üstesinden gelendir.
Üreyendir, üretkendir.
Bir zamanlar diri diri toprağa gömülendir.
Bir erkeği adam , bir yaşamı hayat, bir evi de yuva yapandır..
Sevdiğine; eş, yaren, arkadaş, çocuğuna; sıhhat, besindir.
Kimi evinde saçını süpürge eder, kimi işi ve evi arasındaki yollarda.
Kendinin ve sevdiklerinin bütün yükünü alıp omuzlarına mutlulukla taşıyan ve bundan gocunmayandır.
Terkedilsede , şiddet görsede, aldatılsada affedendir, yapıcı olandır.
Toplumda geri plana itilmeye çalışılandır.
Biraz boy gösterdimi; sesi çok çıkan, fazla gezdimi; yoldan çıkan damgası yiyendir.
Erkeklerin gururla yaptığı şeylerden utançla nasibini alandır.
Evladına candır duadır, sımsıcak bir kucaktır.
Kendi kendine dayanaktır.
Hayatını çekip çeviren düzen timsalidir.
Sistemin en büyük dişlisidir.
Her başarılı erkeğin ve çocuğun arkasında olandır.
 
Her erkeğin adam olamayacağı gibi her dişide kadın olamaz. kadınlık vasfına taşıyan tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun. Hayatınızdaki kadınların değerini bilin çünkü onlar hayatınızdır..

19 Şubat 2016 Cuma

Yaz Bir Kenara

   Şöyle denize nazır bir köşe olsun, bir masa, bir koltuk yüksek ve rahat. Yanımda bir kütüphane, içinde en sevdiğim kitaplar, dergiler, bir rafında rengarenk sayfalı defterlerim ve kocaman kalemliğim içinde her rengin üç tonu olan yumuşak uçlu kalemlerim. Günlerce, haftalarca o köşede yaşayabilirim. Okuduğum kitapların satırlarını çize çize okumayı notlar almayı sonra dönüp  dönüp okumayı nasıl seviyorum. Sadece kitap okumak bana göre bir şarkıyı müziksiz okumak kadar eksik. O ruhuna dokunan satırları çizip notunu alacaksın ki içine girebilesin hikayenin. Bence öyle yani.
   Bu yazma işi bende hastalık gibi. İzlediğim filmde bile çok etkilendiğim bir şey duyarsam hemen yazarım. Kitaplığım rengarenk not defterleriyle doludur.Bu da benim bir tür hobim diyebilirim :) Tavsiye ederim sizde yazın. Her şeyi.. Duyduğunuz ilginç şeyleri, hissettiğiniz duyguyu, planlarınızı hatta yarın yapacaklarınızı dahi listeleyin. Hedefler çizin onları yazın sonra gerçekleştirdikçe her birinin üzerini keyifle çizin. O çizgiyi çizmek çok keyifli benden söylemesi. Planlar her zaman işe yaramaz, çoğu zaman gerçekleşmez bile. Hayat farklı yönlere akar sizin kontrolünüz dışında ama uyamasanız bile planlarınıza en azından ne yapmak istediğinizi unutmazsınız, yol göstericiniz olur. Ben öyle yaparım. Planlarımı, ertelediğim işlerimi, yapmam gerekenleri hep yazarım. Yaptıkça da üzerlerini çizerim. Fazlalık bir eşyayı evimden  atmış gibi rahatlarım :) Sonra keyiflenir yine yazarım. Günlük yazarım, blog yazarım, kafamdakileri yazarım, hüzünlenir yazarım, önemli tarihleri, unutulmaması gereken anları hep yazarım.
  Çünkü okumak kadar güzeldir yazmak. İçini dökmek gibi, düşüncelerinin tozunu almak gibi, daha net görmek gibi nice güzel örnekler verebilirim. Ben boş zamanlarımda yazmam, yazmak için zaman yaratırım. Çünkü en sevdiğim işlerden biridir bu. İnsan sevdiği işi yapmalı, sevdiğinide yazmalı...

Tutamıyorum Zamanı

  Zaman ne çok kıymetli.  Her zaman yapacak çok önemli işler vardır. Yaparsın yapmazsın o ayrı. Ben zamanı değerlendirme konusunda çok çaba sarf ederim. Akıyor gidiyor çünkü bitiyor ve hep bir şeyler götürüyor bizden. Kendime ayırdığım vakitlerde genelde ya okurum, ya yazarım ya da film listemden bir film seçip izlediğim olur. Bunları yapacak enerjim yoksa eğer motivasyon takviyesi lazım demektir, bu da sevdiklerimle sohbet etmek, gülmek ya da dans etmekle mümkündür. Açık hava da sofra başında saatlerce oturup kahkahalar eşliğinde sohbet etmenin her insanın ömrünü uzattığına inanırım.Bir de dans etmenin, şarkıya eşlik ederek müziğin içinde kaybolarak dans etmek.

  Boş zamanım dışındaki zaman dilimimi zorunluluklarım kapsar, bunun en önemli bölümü kızımla olan dilimdir.Onunla her anım o kadar özel ki, her bir saniyesinin dolu dolu olması için çaba gösteririm. Sürekli bir şeyleri izleyip öğrenmeye çalıştığı için, her yaptığım veya yapacağım şeyi onun öğrenmesini istediğim şekilde yaparım.Ve tabi mutlu olacağı şekilde. Çünkü o mutluysa ben mutluyum ben mutluysam onu daha da mutlu ederim. Bu hayatımın en özel ve anlamlı kısır döngüsü. Oynadığımız her oyundan keyif alsın bir şeyler öğrensin isterim.Birlikte geçirdiğimiz tüm zamanlar kaliteli olsun. Ona fayda sağlasın. Çok anlamsız saçma sapan bir şey yapalım ama  deli gibi eğlenelim. Sonra eğitici bir aktivite yapalım bir dahakini sabırsızlıkla bekleyelim.
  Benim hayatımın yarısı kendim yarısı kızım oluvermiş. Beni tamamlayan oymuş. Bu yüzden onunla ilgili olan her şey çok özel. Onunla ilgili anlatacak çook şeylerim var. Ve bizim daha ana kız yapacak çok işimiz. Bu yüzden boş zamanımız yok bizim...     :)

2 Şubat 2016 Salı

Anayım Ben Ana

   Anne olduktan sonra çok vakit bulamasam da hamileyken bir çok kitap bitirdim. Annelik, hamilelik,çocuk yetiştirmek hakkında. internetten okudum araştırma yaptım. Tecrübeli annelerle konuştum,eğitimlere katıldım,anne ve çocuk konulu topluluklara üye oldum. Kendimi doğuma ve anneliğe hazırladım.
  Doğuma sayılı günler kala artık kendimi tam donanımlı bir anne adayı olarak görüyordum. Her konuda bir fikrim,bilgim vardı. Bebeğim doğdu, çok uzun süre değil ikinci gecesinde hiç bir şeyin okuduklarımdan ibaret olmadığını anladım. Anladım ki annelik bir uzmanlıktı ve bu uzmanlık okuyarak değil yaşayarak kazanılacaktı.
  Bebeğim çok zor uyuyordu, uyku eğitimleriyle ilgili okuduğum kitaplarda ağlamaya terkedin,ağlayacak belli bir zaman sonra yorulup uyuyacak yazıyordu. Ama benim kızım katılacak gibi ağlıyordu. Ağlarken mosmor olan nefesi kesilen bir çocuğu nasıl olurda ağlamaya terkedebilir insan.Ben daha çok sarıldım kokladım oynayarak yordum eninde sonunda uyudu ve uykuları düzene girdi.
  Yok efendim bebeğinizi kucağa alıştırmayın!  Benim kızım kolik olduğu için çok ağlıyordu ve ağlayan çocuğu nasıl yatmaya terkedebilirdim? Sakinleşmesi için kucağıma alıyordum öpüyordum kulağına ninni mırıldanıyordum. Tabiki de kucağa alıştı ama mecburiyetten. Hiç bir şey yokken çocuğu alıpta hoppala hoppala kucakta gezdirmedim yani.
  Tanıdığım bir çok anne gece yarısı uykusuzluktan kıvranırken bebeği uyumadığı zaman ayağında da sallamıştır, Çarşaftada sallamıştır. Yeter ki bebeği uyusun diye. İşler istediğiniz gibi gitmediği zaman her yola başvuruyorsunuz. Bu da size hayatın kitaplarda yazanlardan ibaret olmadığını bazı tecrübelerin yaşayarak edinileceğini gösteriyor. Zaten belli bir zaman sonra bebeğiniz sizi siz bebeğinizi çözüyorsunuz ve aranızda bir dil geliştiriyorsunuz zaten sonrasında kendiliğinden bir düzen oluşuyor.
  Yani kitaplarda internette yazanlar, uzmanların söylemleri iyi hoş ama siz yine de bazı şeyleri oluruna bırakın, o işler öyle listeler dolusu yazmakla çizmekle olmuyor anacım. Zaman her şeyi öğretiyor insana :)

5 Eylül 2015 Cumartesi

Kullanışlı mı Olsun? Gösterişli mi?

  Bebek alışverişi yaparken her şeyin en iyisini almak istiyor insan. Pahalı olması umrunda olmuyor, çocuğu için en iyisini yapmak istiyor. Ama daha sonra görüntüsü kadar kullanışlı olmasının da önemini anlıyorsunuz.
  Bebek arabası benim için çok önemli bir eşyaydı, hem gösterişli, hem konforlu, hem de kullanışlı olmalıydı. Şu uzay mekiğini andıran yüksek ve büyük tekerlekli modeller favorimdi. Bir çok mağaza gezdik araştırdık, internette okuduk, fikirler aldık. Her ne kadar aklım kalsa da, o istediğim modelden almadık. Bahsettiğim büyük tekerlekli yüksek arabalar kapanınca çok yer kaplıyordu. Ayrıca çoğunu biraz büyüdüğünde kullanamayacaktı ve yeni bir baston araba almak zorunda kalacaktık bunu anlamıştık.

                                            (Fotoğraflar internetteki görsellerden alıntıdır.)

  Aklıma en çok yatan araba Chicco Lite Way Plus oldu. 10 Aydır kullanıyorum memnun olduğumu söyleyebilirim. Neden bu arabayı tercih ettiğime gelince, arabanın kapandığı zaman baston arabalar gibi dümdüz olması ve çok yer kaplamaması en büyük avantajı. Bu sayede bagajda çok yer kaplamıyor. Tek başıma olduğumda çok kolay kapatıp açabiliyorum. Travel sistem olduğu için puseti ayrı oto koltuğu olarak ta kullanılabiliyor. Çift yönlü değil bu biraz canımı sıksa da çok problem olmadı,  pusetle kullandığımız dönemde bebeğimin yüzü bana dönüktü, büyüdükçe çevreyi merak etmeye başladı o zaman puseti çıkarttık ve dışa dönük oturtmaya başladık hiç sesi çıkmadan keyifle oturdu. Çok uzun yıllar baston modeli olduğu için kullanabileceğiz inşallah :) Tek eksiği önünde koruyucu ön barı olmaması. Onu chicco araba satan mağazalardan ayrı temin edebiliyorsunuz. Biz öyle yaptık. Bu araba çıktığı sene en çok satan model olmuş, görüntüsü çok klasik olsa da kullanışlı olduğunu söyleyebilirim ve tavsiye ederim.

21 Ağustos 2015 Cuma

Kolik Bebek

  Tekrardan Merhaba,

  Zaman geçtikçe kızım büyüdükçe kendime ayırabildiğim vakit genişliyor. Gün içinde yine fazla vakit bulamasam da gece mümkün olduğunca erken yatırıp dinlenmek için fırsat yaratmaya çalışıyorum. Bu sayede bloğuma zaman ayırabiliyorum. Paylaştığım postlar bir anneye bile fayda sağlayabilirse çok mutlu olurum.
  Bu postumun konusu benim için çok önemli. Çünkü kolik bebek annesi olmak hiç hiç kolay değil. Bundan sebep kolik bir bebek görsem ya da duysam hemen annesine destek olmak için tecrübelerimi paylaşırım.
  Kolik bebek nedir? Bebeklerin genelde gaz sancısı sebebiyle girdiği ağlama krizleridir. Genelde 3. ve 4. haftada başlar  3.ay sonuna doğru sona erer. Sözlük tanımı bu, fakat ben biraz daha açarak örnekle anlatmak istiyorum. Mina'nın gaz sancıları 2. haftadan sonra başladı. İlk olarak emerken ağlamaya ve huzursuzlanmaya başladı. Bu ağlamayı diğer ağlamalardan ayırabilmeniz zor değil, çünkü acı çektiği için feryat figan ağlıyor bebek. Ve ne yaparsanız yapın susması çok zor. Her bebekte değişiyor diye biliyorum ama genel olarak her gün aynı saatlerde başlayıp bir, iki, hatta üç saat bile sürebiliyor. Benim bebeğimin ağlama krizi 2 saate yakın sürerdi ve hiç aralıksız ağlardı. Gece 1.00 ile 4.00 arası bizim kolik saatimizdi, nadiren gündüz de olabiliyordu. Ağlamaktan sesleri kısılırdı, yüzü kıpkırmızı olurdu, gözyaşlarıyla ağlardı. Bir yandan da ağlarken kıvranırdı, bacaklarını çekerdi. Çaresizce sakinleştirmeye çalışsak ta sonuç alamazdık, biz de onunla ağlardık ve geçmesini beklerdik. Bu tip gaz sancılarında tıpın henüz kesin bir çözümü yokmuş. Şuradan biliyorum, bu konuyla ilgili çok araştırma yaptım, çok forum okudum, çok doktor gezip kolik hikayesi dinledim. Şöyle ki, bu durumu yaşayan anne babalar genelde ağlamalara dayanamaz soluğu acilde alırlarmış, fakat doktorlar ''Gaz sancısı.. Masaj yapın, gazının çıkmasını bekleyin telkinleriyle geri yollarlarmış ebeveynleri. Tabi ki koliği hafifletmek için gaz damlaları, kremler, yağlar vs. var ama her bebekte kesin çözüm olmuyor. Biz her emdikten sonra gazını çıkartırdık ama yinede olurdu. Kim bir akıl verse hemen uygulardım. Almanya'dan karın merhemi getirttim, ayaklarının altına günde 3 - 4 defa acı elma yağı sürdüm, sıcak havluyla karnını ayaklarını sardım ama bitmedi sancıları. Zinco ve biogai damla kullandık, bu iki damlayı bir arada kullanınca biraz faydasını gördüm diyebilirim. Yine de arada tekrarlıyordu sancıları.
  Ağlamalarının önüne geçebilmek için bir yöntem bulduk. Elektrik süpürgesi sesiyle bebeklerin sustuğu bilinen bir olaydır. Bizim de kurtarıcımız oldu. Bilgisayara elektrik süpürgesi sesini kaydettik, ağladığında açıyorduk hemen susuyordu. Bazen ağrısı şiddetli olduğunda fayda etmiyordu ama çok nadir. O sesi duyunca susuyordu dinlerken uyuya kalıyordu. Onunla beraber bizde uyuya kalıyorduk. Bir uyanıyordum ki sabah olmuş hala süpürge sesi çalışıyor. Tam 4 ay bu sesle uyuduk uyandık. Ve 4. ay ortalarında artık hareket edip dönmeye başladığı zaman sancılar bitti. Çok rahatça gazını çıkartmaya başladı.
  Bizde rahat bir nefes aldık. Loğusalık psikolojisi üzerine bebeğin kolik olması çok yıpratıcı gerçekten. Akşam oldu mu gerilmeye başlıyordum, saat ilerledikçe ağladı ağlayacak diye kalp ritmim değişiyordu. Krizleri başladığında artık bende ağlamaktan alamıyordum kendimi. Çaresizce geçmesini bekledik üç koca ay. Çok şükür ki erken bitti. Bunu dokuz ay çeken iki anne tanıyorum.
  Annenin ve babanın sakin ve soğukkanlı olması çok önemli. ''Sen yapabildin mi? '' diye sorarsanız hayır yapamadım.
  Evlat bambaşka bir şey, karşında acı çekerek ağlaması ve senin elinden bir şey gelmemesi kahrediyor. Çok samimi söylüyorum bu durumu yaşadıktan sonra geceleri duama bir dua daha eklendi;
'' Allah nerde sıkıntı çeken bebek ve anne baba varsa yardım etsin sıkıntısını gidersin.''