19 Şubat 2016 Cuma

Yaz Bir Kenara

   Şöyle denize nazır bir köşe olsun, bir masa, bir koltuk yüksek ve rahat. Yanımda bir kütüphane, içinde en sevdiğim kitaplar, dergiler, bir rafında rengarenk sayfalı defterlerim ve kocaman kalemliğim içinde her rengin üç tonu olan yumuşak uçlu kalemlerim. Günlerce, haftalarca o köşede yaşayabilirim. Okuduğum kitapların satırlarını çize çize okumayı notlar almayı sonra dönüp  dönüp okumayı nasıl seviyorum. Sadece kitap okumak bana göre bir şarkıyı müziksiz okumak kadar eksik. O ruhuna dokunan satırları çizip notunu alacaksın ki içine girebilesin hikayenin. Bence öyle yani.
   Bu yazma işi bende hastalık gibi. İzlediğim filmde bile çok etkilendiğim bir şey duyarsam hemen yazarım. Kitaplığım rengarenk not defterleriyle doludur.Bu da benim bir tür hobim diyebilirim :) Tavsiye ederim sizde yazın. Her şeyi.. Duyduğunuz ilginç şeyleri, hissettiğiniz duyguyu, planlarınızı hatta yarın yapacaklarınızı dahi listeleyin. Hedefler çizin onları yazın sonra gerçekleştirdikçe her birinin üzerini keyifle çizin. O çizgiyi çizmek çok keyifli benden söylemesi. Planlar her zaman işe yaramaz, çoğu zaman gerçekleşmez bile. Hayat farklı yönlere akar sizin kontrolünüz dışında ama uyamasanız bile planlarınıza en azından ne yapmak istediğinizi unutmazsınız, yol göstericiniz olur. Ben öyle yaparım. Planlarımı, ertelediğim işlerimi, yapmam gerekenleri hep yazarım. Yaptıkça da üzerlerini çizerim. Fazlalık bir eşyayı evimden  atmış gibi rahatlarım :) Sonra keyiflenir yine yazarım. Günlük yazarım, blog yazarım, kafamdakileri yazarım, hüzünlenir yazarım, önemli tarihleri, unutulmaması gereken anları hep yazarım.
  Çünkü okumak kadar güzeldir yazmak. İçini dökmek gibi, düşüncelerinin tozunu almak gibi, daha net görmek gibi nice güzel örnekler verebilirim. Ben boş zamanlarımda yazmam, yazmak için zaman yaratırım. Çünkü en sevdiğim işlerden biridir bu. İnsan sevdiği işi yapmalı, sevdiğinide yazmalı...

Tutamıyorum Zamanı

  Zaman ne çok kıymetli.  Her zaman yapacak çok önemli işler vardır. Yaparsın yapmazsın o ayrı. Ben zamanı değerlendirme konusunda çok çaba sarf ederim. Akıyor gidiyor çünkü bitiyor ve hep bir şeyler götürüyor bizden. Kendime ayırdığım vakitlerde genelde ya okurum, ya yazarım ya da film listemden bir film seçip izlediğim olur. Bunları yapacak enerjim yoksa eğer motivasyon takviyesi lazım demektir, bu da sevdiklerimle sohbet etmek, gülmek ya da dans etmekle mümkündür. Açık hava da sofra başında saatlerce oturup kahkahalar eşliğinde sohbet etmenin her insanın ömrünü uzattığına inanırım.Bir de dans etmenin, şarkıya eşlik ederek müziğin içinde kaybolarak dans etmek.

  Boş zamanım dışındaki zaman dilimimi zorunluluklarım kapsar, bunun en önemli bölümü kızımla olan dilimdir.Onunla her anım o kadar özel ki, her bir saniyesinin dolu dolu olması için çaba gösteririm. Sürekli bir şeyleri izleyip öğrenmeye çalıştığı için, her yaptığım veya yapacağım şeyi onun öğrenmesini istediğim şekilde yaparım.Ve tabi mutlu olacağı şekilde. Çünkü o mutluysa ben mutluyum ben mutluysam onu daha da mutlu ederim. Bu hayatımın en özel ve anlamlı kısır döngüsü. Oynadığımız her oyundan keyif alsın bir şeyler öğrensin isterim.Birlikte geçirdiğimiz tüm zamanlar kaliteli olsun. Ona fayda sağlasın. Çok anlamsız saçma sapan bir şey yapalım ama  deli gibi eğlenelim. Sonra eğitici bir aktivite yapalım bir dahakini sabırsızlıkla bekleyelim.
  Benim hayatımın yarısı kendim yarısı kızım oluvermiş. Beni tamamlayan oymuş. Bu yüzden onunla ilgili olan her şey çok özel. Onunla ilgili anlatacak çook şeylerim var. Ve bizim daha ana kız yapacak çok işimiz. Bu yüzden boş zamanımız yok bizim...     :)

2 Şubat 2016 Salı

Anayım Ben Ana

   Anne olduktan sonra çok vakit bulamasam da hamileyken bir çok kitap bitirdim. Annelik, hamilelik,çocuk yetiştirmek hakkında. internetten okudum araştırma yaptım. Tecrübeli annelerle konuştum,eğitimlere katıldım,anne ve çocuk konulu topluluklara üye oldum. Kendimi doğuma ve anneliğe hazırladım.
  Doğuma sayılı günler kala artık kendimi tam donanımlı bir anne adayı olarak görüyordum. Her konuda bir fikrim,bilgim vardı. Bebeğim doğdu, çok uzun süre değil ikinci gecesinde hiç bir şeyin okuduklarımdan ibaret olmadığını anladım. Anladım ki annelik bir uzmanlıktı ve bu uzmanlık okuyarak değil yaşayarak kazanılacaktı.
  Bebeğim çok zor uyuyordu, uyku eğitimleriyle ilgili okuduğum kitaplarda ağlamaya terkedin,ağlayacak belli bir zaman sonra yorulup uyuyacak yazıyordu. Ama benim kızım katılacak gibi ağlıyordu. Ağlarken mosmor olan nefesi kesilen bir çocuğu nasıl olurda ağlamaya terkedebilir insan.Ben daha çok sarıldım kokladım oynayarak yordum eninde sonunda uyudu ve uykuları düzene girdi.
  Yok efendim bebeğinizi kucağa alıştırmayın!  Benim kızım kolik olduğu için çok ağlıyordu ve ağlayan çocuğu nasıl yatmaya terkedebilirdim? Sakinleşmesi için kucağıma alıyordum öpüyordum kulağına ninni mırıldanıyordum. Tabiki de kucağa alıştı ama mecburiyetten. Hiç bir şey yokken çocuğu alıpta hoppala hoppala kucakta gezdirmedim yani.
  Tanıdığım bir çok anne gece yarısı uykusuzluktan kıvranırken bebeği uyumadığı zaman ayağında da sallamıştır, Çarşaftada sallamıştır. Yeter ki bebeği uyusun diye. İşler istediğiniz gibi gitmediği zaman her yola başvuruyorsunuz. Bu da size hayatın kitaplarda yazanlardan ibaret olmadığını bazı tecrübelerin yaşayarak edinileceğini gösteriyor. Zaten belli bir zaman sonra bebeğiniz sizi siz bebeğinizi çözüyorsunuz ve aranızda bir dil geliştiriyorsunuz zaten sonrasında kendiliğinden bir düzen oluşuyor.
  Yani kitaplarda internette yazanlar, uzmanların söylemleri iyi hoş ama siz yine de bazı şeyleri oluruna bırakın, o işler öyle listeler dolusu yazmakla çizmekle olmuyor anacım. Zaman her şeyi öğretiyor insana :)